info@griceviz.com
İletişim
Yönetim Paneli
  • GriCeviz Nedir?
  • Bilimsel Temel
  • Hakkımızda
    • Biz Kimiz?
    • Basında GriCeviz
  • GriBlog
  • Üyelikler
  • Yardım
  • GriCeviz Nedir?
  • Bilimsel Temel
  • Hakkımızda
    • Biz Kimiz?
    • Basında GriCeviz
  • GriBlog
  • Üyelikler
  • Yardım
Giriş
  • GriCeviz Nedir?
  • Bilimsel Temel
  • Hakkımızda
    • Biz Kimiz?
    • Basında GriCeviz
  • GriBlog
  • Üyelikler
  • Yardım
  • GriCeviz Nedir?
  • Bilimsel Temel
  • Hakkımızda
    • Biz Kimiz?
    • Basında GriCeviz
  • GriBlog
  • Üyelikler
  • Yardım
Biliyor muydunuz?
Ana Sayfa Archive by Category "Biliyor muydunuz?"

Kategori: Biliyor muydunuz?

Biliyor muydunuz?

Genler Akademik Başarıyı Ne Kadar Etkiler?

Araştırmacılar, insanların genlerinin, okul hayatında ki uzun dönemli performanslarını önemli ölçüde –hatta zekânın etkilediğinin de ötesinde– etkilediğini buldular. Peki, bu bilgi öğrencilere yardımcı olmak için nasıl kullanılabilir?

Çocukların okuldaki başarıları geniş ölçüde farklılık gösterir. Son yıllarda araştırmacılar, okul başarısındaki farklılıkların yaklaşık üçte ikisinin, çocuk genlerindeki farklılıklar ile açıklanabileceğini göstermiştir.

Genlerin, ilkokulda, zorunlu eğitimin sonunda ve hatta farklı konularda çocukları ne derecede etkilediği gösterilmiştir. Ancak genetik ve çevresel faktörlerin, bir çocuğun okulda geçirdiği süre boyunca akademik olarak ne derecede ve nasıl katkıda bulunduğuna dair daha az şey bilinir.

Bunu incelemek için, İngiltere temsilcisi İkizler Erken Gelişim Çalışmasının bir parçası olan çalışmada 6.000′ den fazla çift ikiz kullanıldı ve ilkokuldan zorunlu eğitimin sonuna kadar olan test puanları analiz edildi. Yeni araştırma, ikizlerin eğitim başarısının oldukça istikrarlı olduğunu ortaya koydu: İlkokulda iyi derecede başarılı olan çocuklar, zorunlu eğitimin sonunda alınan Ortaöğretim Genel Sertifikası sınavlarında iyi performans gösterme eğiliminde.

İkizleri kullanmak, genetik faktörlerden kaynaklanan farklılıkların oranını ön görmemizi sağlar. Özdeş ikizler genlerinin % 100’ünü paylaşırken, özdeş olmayan ikizler diğer kardeşler gibi genlerin ortalama % 50’sini paylaşırlar. Eğer özdeş ikizler okul başarısı gibi belirli bir özellik üzerinde özdeş olmayan ikizlere göre daha çok benzerlik gösteriyorlarsa, bunların genler ile alakalı olduğunu söyleyenebilir. O zaman, çocukların başarılarında ki farklılıkları, DNA diziliminde ki farklılıklara göre tahmin edebiliriz.

Eğitim başarısında standartlaştırılmış bir testte başarı derecesi ilkokul ve ortaokul arasında benzer kaldığında, başarıdaki istikrarın yaklaşık % 70’inin genetik faktörlerden kaynaklı, % 25’inin de aynı ailede büyümek ve aynı okula devam etmek gibi ikizlerin paylaşılan ortamından kaynaklı olduğunu gördük. Geri kalan % 5, farklı arkadaşlar veya farklı öğretmenler gibi ortak olmayan çevreleriyle açıklandı.

İlkokul ve ortaokul arasındaki dönemde eğitimsel başarıda bir değişiklik olduğunda, bunun büyük ölçüde ikizler tarafından ortak olmayan çevresel faktörler tarafından oluştuğu gözlemlendi.

Genlerin, çocukların okuldaki başarısının sürekliliği üzerindeki önemli etkisinin zeka ile açıklanabileceğini varsaymak mantıklıdır. Ancak, zekayı hesapladıktan sonra bile genlerin etkisinin önemli olduğu -% 60’lık bir oranla- bulundu.

Bu ikiz çalışması bize insanların farklı özellikleri açıklarken, son bilimsel gelişmeler genlerin birey üzerindeki etkisi hakkında daha fazla bilgi vermektedir. Genom ilişkilendirme çalışmaları, eğitim ile ilişkilendirilmiş genetik değişkenlerin tanımlanmasında önemli bir başarı elde edilmiştir. Bu çalışmalar, belirli özelliklerle ilişkili genetik belirteçleri işaret etmektedir. Bununla birlikte, her genetik belirteç okul performansındaki bireysel farklılıkların çok küçük bir kısmını (% 0.1’den az) açıklamaktadır.

Genom ilişkilendirme çalışmalarında bulunan genetik belirteçlerin yerine “çok genli skor” hesaplaması olarak bilinen daha güçlü bir yöntem geliştirilmiştir. Bu puan, artan bir doğruluk düzeyiyle, birbiriyle ilgisi olmayan insanlar için bir özellikteki (okul başarısı gibi) değişkeni tahmin etmek için kullanılmaktadır.

Yeni çalışmamızın bir parçası olarak, daha önceki genom ilişkilendirme analizlerinden elde edilen verileri, eğitim başarısı için birçok genli skor oluşturmak amacıyla kullanıldı. 6.000 kişilik ikizlerin her birinden biri için bir puan hesaplandı. Bu skor, çocukların okulda iyi bir performans gösterip göstermeyeceklerini tahmin ediyordu. Bu tahminler, ilköğretimin başlangıcındaki eğitim kazanımındaki değişken % 4’ünü, Ortaöğretim Genel Sertifikası seviyelerindeki değişken % 10’unu oluşturuyordu. Bulgularımız, ikizler analizimizin ilk bölümündeki sonuçları doğruladı. Aynı genetik değişkenlerinin, çocukların gelişimdeki her aşamada niçin başarıda farklılık gösterdiğini açıklamakta rol oynuyor.

Genlerin, çocukları okulda geçirdikleri süre boyunca ne derecede etkilediğini ortaya koyan bulgular, okul yıllarında problemlerin yaşanması muhtemel olduğundan, müdahalelere ihtiyaç duyan çocukların mümkün olduğu kadar erken teşhis edilmesi için ek bir motivasyon sağlamaktadır.

Gelecekte, çok genli skor tahmini, belirli mahallelere, aileye ve okul özelliklerine maruz kalma gibi çevresel risklerin tahmini ile birlikte, yaşamın çok erken dönemlerinde eğitim sorunları olan çocukları tanımlamak için bir araç sağlayabilir. Daha sonra bireyselleştirilmiş öğrenme programları ile çözüm sağlanabilir.

Örneğin, DNA testlerini doğumda, genetik risk altındaki çocuklarda ilerde gelişebilecek okuma problemlerini geliştirmek ve onları erken müdahale etmek için kullanabilir. Yaşamın erken aşamalarında, önleyici müdahalelerin daha fazla şansı olduğu için, çok genli skorların gücü, doğumda ve aynı zamanda yaşamın en erken dönemlerinde muhtemelen çocuklara yardımcı olabileceği ön görülmektedir.

Kaynak 1

Kaynak 2

Devamını Oku
20 Nisan 2021
Biliyor muydunuz?

Dünyayı Değiştiren Bilim İnsanı: Sir Isaac Newton

Çalışmaları ile dünyayı değiştiren bilim insanının hayatı hakkında bilmediğimiz şeyler var!

Bir akşam elma ağaçlarının altında oturup düşüncelere dalmışken kafasına düşen elma sonucunda yer çekimini keşfeden bilim insanı kendisini şu şekilde tanımlıyor: “Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum; ama ben kendimi henüz keşfedilmemiş gerçeklerle dolu bir okyanusun kıyısında oynayan, düzgün bir çakıl taşı ya da güzel bir deniz kabuğu bulduğunda sevinen bir çocuk gibi görüyorum.”

 

25 Aralık 1642’de Woolsthorpe’da doğan İngiliz matematikçi, fizikçi, astronom, teolog ve yazar olan (kendi tabiri ile doğa filozofu) Sir Isaac Newton gelmiş geçmiş en etkili ve en büyük bilim insanlarından biridir. Bilimsel devrimde anahtar rol oynayan doğa filozofu, çalışmaları ile bilime inanılmaz bir ivme kazandırmıştır.

 

Büyük Londra Veba Salgını sırasında bütün okullar kapatıldığında 21 yaşındaydı. İki yıllık bir süre zarfında çiftliğinde çekildiği inzivada diferansiyel ve integralin temellerini atmış, optik alanında çalışmalarını çok ileri seviyeye taşımış, yer çekimi ve Newton Mekaniği ve daha fazla alandaki ileri seviye çalışmaları ile 1667 yılında üniversiteye dönmüş ve iki yıl sonra matematik profesörü olmuştur. İnzivadaki 2 yılı ve sonrasında üniversitede 4 yılı ile toplam 6 yıllık bir süreçte dünyayı bütünüyle değiştirecek çalışmalarda bulundu ve teorilerin temellerini oluşturdu.

 

Ünlü matematikçi ve bilim yazarı Ian Stewart, 2012 yılında yazdığı “Dünyayı Değiştiren 17 Denklem” adlı kitapta Newton’ın “yüksek matematik(calculus)” ve “yer çekimi kanunu” denklemlerine yer vermiştir.

"Doğa ve doğanın yasası, karanlıkta saklıydı. Tanrı: Newton olsun! dedi ve her şey aydınlandı." -Alexandre Pope

Newton, Cambridge Üniversitesi’ne gitmeden önce René Descartes analitik geometriyi, Johannes Kepler ise kendi adıyla anılan üç kanundan ikisini bulmuştu. Bu durumu açıklamak için 1976’da meslektaşı Robert Hooke’a gönderdiği mektubunda “Daha uzağı görebiliyorsam bu, benden önceki devlerin omuzlarında durduğum içindir” demiştir.

Newton'un, küçük bir delikten gelen ışığı prizmadan geçirerek beyaz ışığı renklerine ayrıştırdığı optik deneyi...

Bütün bu çalışmalar sırasında, her zaman olduğu gibi, Newton’un karşısında duran insanlar da vardı. Bu insanların kendi hakkındaki eleştirilerine dayanamayan Newton, bir süre bunalıma girdi ve çalışmalarını yayımlamaktan vazgeçti. Ancak yakın dostu gök bilimci Edmund Halley, kendi adıyla anılan bir kuyruklu yıldız bulunmaktadır, bu çalışmaların yayımlanması ve bilime katkı sağlanması konusundaki kararlıydı ve ekonomik durumu iyi olmamasına rağmen kitabın basım masraflarını karşıladı. Bu konuyla alakalı olarak Newton’ın sırdaşı Abraham de Moivre’nin notlarına bakıyoruz: “Halley’in dehası, Newton’ın daha büyük matematiksel dehasını fark etmesi ve Principia’nın basım masraflarını kendi cebinden ödemesiydi. Çünkü Kraliyet Cemiyeti o sırada meteliksizdi.”

 

Kendisinden önceki ve kendisinin katkı sağladığı bilgi birikimini düzenleyip sistematik hale getirmek, uzun yıllar kabul görecek olan bilimsel yöntem geliştirmek temel hedefi olmuştur.

Zamanında kendisinin ve çalışmalarının karşısında duran bir başkan tarafından yönetilmiş, Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica’nın basılmasında zorluklar çıkartmış olan Royal Society’nin başına 1703 yılında getirilen Sir Isaac Newton, hayatının sonuna kadar bu görevde kaldı. 1705’te de isminin önünde bulunan “Sir” ekini, yani şövalyelik ünvanını aldı.

Newton’ın başlıca eserleri şu şekildedir:

  • Method
  • De motu corporum in gyrum
  • Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica
  • Optics
  • Arithmetica Universalis
  • The System of the World, Optical Lectures, The Chronology of Ancient Kingdoms and De mundi systemate
  • Observations Prophecies of Daniel and Apocalypse of St. John
  • An Historical Account of Two Notable Corruptions of Scripture

31 Mart 1727’de Kensington, İngiltere’de vefat eden Newton, yaşadığımız karanlık çağa hala bir ışık tutabilmekte ve insanlara ilham kaynağı ve umut olmaktadır. İnsanlık ve bilim, bu gelmiş geçmiş en büyük bilim insanına çok şey borçludur.

Kaynak 1

Kaynak 2

Devamını Oku
17 Ağustos 2020
Biliyor muydunuz?

“Korku” Çocukların Gelişimlerini Durduruyor!

Uzmanlara göre aşırı korumacı ebeveynlerin çocukları, çocukluklarını yaşayamıyor.

Çocukları sürekli risklerden korumak ve risk almalarına izin vermemek, onların kendilerini korumak için geliştirmeleri gereken hayati becerileri geliştirmelerine engel oluyor.

Tim Gill’in yeni kitabında “dadı toplumu” yerine toplulukların birbirleri ve topluluk içindeki gençlere göz kulak olduğu bir toplum inşa etmenin gerekliliğini vurguluyor. Kitap çocuk oyunları, anti-sosyal davranışlar ve yabancılardan korkma gibi çeşitli kilit alanları araştırıyor.

No Fear: Growing Up in a Risk Averse Society (Korku Yok: Risklerden Kaçınılan bir Toplumda Büyümek) adlı kitapta Gill, riskten kaçınma eğiliminin artması ve  çocukların yaşamlarının her alanında bu eğilimlerin yansımalarının görülmeye başlamasıyla “çocukluk” kavramının zayıfladığını öne sürüyor.

Önceki nesillerdeki çocukların hiçbir kaygı duymadan yapmaktan zevk aldıkları, kendi başlarına okula yürümek gibi basit aktivitelerin bile günümüzde rahatsız edici ya da tehlikeli olarak tanımlandığını ve çocuklarına bunu yapmaya izin veren yetişkinlerin sorumsuz olarak etiketlendiğini belirtiyor. Bazı ebeveynler ise çocuklarının denetimsiz oynamasına izin vermekten bile korkuyorlar. 

Bazı ebeveynler çocuklarının denetimsiz olarak oynamasına izin vermekten korkuyor

“Günümüzde çocukların daha hızlı büyüdüklerine dair yaygın bir görüş olmasına rağmen, aslında yaşamları 30 yıl öncesine göre çok daha kontrol altında” 

Tim Gill, Korku Yok

Gill’e göre risklerle yüzleşmek, çocuklara zorlu durumların üstesinden gelmeyi, karakterlerini beslemeyi ve onlara macera, girişimcilik, dayanıklılık ve kendine güven gibi duygularını nasıl geliştireceklerini öğretiyor. Çocukların oyunlarını kısıtlamak ise onların hareket özgürlüğünü sınırlıyor, yetişkinlerle olan ilişkilerini yıpratıyor ve fiziksel, sosyal ve sanal dünyaları keşfetmelerini kısıtlıyor.

Çocukluğun bu daralan alanında, çocukları her zaman kırılgan olarak görme eğilimimiz, onları doğal dayanıklılıklarını geliştirmeye teşvik etmememiz anlamına geliyor; yaşlarına uygun bir şekilde riskleri yönetmeyi öğrenmelerine engel oluyor. Fakat bu yaklaşım tabii ki çocukluğun kuralsızlaştırılması için koşulsuz bir savunma değil. Çocuklar, yetişkinlerin onların güvende olmalarına yardımcı olmalarını ister ve bu sorumluluk yetişkinler tarafından kabul edilmelidir.

Daha Güvenli Bir Çevre

İngiliz The Children’s Society Derneği de buna benzer bir görüşe sahip. Derneğin Strateji Direktörü Penny Nicholls konuya ilişkin olarak aşırı korumacı olmanın da kendi içinde farklı riskler barındırdığını ve uzun vadede çocuklar açısından olumsuz sonuçlara neden olabileceğini belirtiyor ve “Çocuklarımız için risksiz bir hayat yaratmaya devam edersek risk altında olan çocukluğun kendisi olacaktır.” İfadesini kullanıyor.

Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, kendileri 10 yaş ve altı çocukluk dönemlerinde bir yetişkin denetimi olmadan dışarı çıkmış olmalarına rağmen, yetişkinlerin %43’ü kendi çocuklarının 14 yaşına kadar denetimsiz oynamalarına izin verilmemesi gerektiğini düşündüğünü belirtiyor.

Gill, toplulukların çocuk dostu hale getirilmesi için parklara, meydanlara ve kamusal alanlara kolay erişim sağlanmasını; trafik düzeninde yürüyüş, bisiklet ve toplu taşıma araçlarına öncelik verilmesini ve çocuklar için daha güvenli mahalleler oluşturmak için şehir çapında planlamaların yapılması gerekliliğini vurguluyor.

Kaynak-1

Kaynak-2

Devamını Oku
24 Ocak 2020
Biliyor muydunuz?

Bağırsak Bakterileri Bizi Daha Zeki Yapabilir Mi?

Araştırmalar bağırsaklarımızda bulunan bakterilerin sağlığımızı ve zekamızı etkilediği yönünde.

Bağırsaklarımızda neredeyse iki kilo ağırlığındaki bakteriler duygu durumumuzu, zekamızı ve sağlığımızı etkiliyor. Bu ilk başta ne kadar olanaksız bir durum gibi gelse de güncel araştırmalar bu bağlantının doğru olduğu yönünde.

Mikrobiyota da denilen bakteriler vücudumuzda kendi hücrelerimizden sayıca çok daha fazla bulunmaktadır. Sindirimde ve enfeksiyonların önlenmesinde rol oynayan bu bakteriler aynı zamanda serotonin gibi maddeler üretmektedir. Bundan dolayı anksiyete ve stresi azalttığı da görülmüştür. Nörobilim profesörü John Cryan ve onun ekibinin yaptığı bir araştırmaya göre insan vücudunda mikrobiyota olmadığı taktirde beyin yapısı, işlevleri ve insan davranışları ciddi boyutlarda değişikliğe uğramaktadır. Fareler üzerinde yaptıkları bir araştırma ise bu bakterilerin farelerin bilişsel yetilerini ve hatta zekasını arttırdığı yönündedir. İşte bağırsaklara “ikinci beyin” denilmesi de bu yüzdendir.

Kaynak 1

Kaynak 2

Devamını Oku
10 Ocak 2020
Student asleep on a desk
Biliyor muydunuz?

Daha Fazla Uyku, DEHB’de Odaklanma ve Organize Olma Konusunda Gençlere Yardımcı Olabilir

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan gençler odaklanmalarına, planlama yapmalarına ve duygularını kontrol etmelerine yardımcı olmak için daha fazla uyuyabilirler.

DEHB, çocuk ve ergenler arasında en sık görülen nöro-davranışsal bozukluklardan biridir. DEHB olan insanlar genellikle odaklanma, dikkatlerini verme ve zaman yönetimi gibi yürütme işlevine katkıda bulunan beceriler konusunda sıkıntı yaşarlar. Gençlerde bu zorluklar akademik performans, sosyal beceriler ve duygusal gelişimi etkileyebilir. Önceki araştırmalar, uyku eksikliğinin normal olarak gelişmekte olan ergenlerde daha zayıf yürütme işlevine sebep olduğunu bulmuştur, ancak DEHB’li gençler henüz çalışılmamıştı.

Deney sırasında iki hafta boyunca 2 farklı uyku düzeni ve buna bağlı olarak yürütme fonksiyonları ölçümü yapıldı. İlk hafta gecelik 6.5 saat , ikinci hafta ise 9.5 saat uyumalarına izin verildi. Her haftanın sonunda gençlere en sık kullanılan yürütme fonksiyonu testlerinden olan BRIEF2 testi yapıldı. Bu test 18 yaşına kadar olan dönemde uygulanan ; çalışan bellek, planlama ve organizasyon, duygusal kontrol, başlangıç ve engelleme gibi yürütme işlev alanlarını değerlendiren bir testtir.

Testler, uzun uyunan haftaya kıyasla kısa uyunan hafta tüm değerlendirilen alanlarda önemli eksiklikler göstermiştir. Araştırmacılar artan uykunun DEHB’li gençlerde akademik, sosyal ve duygusal işlevleri anlamlı ölçüde olumlu etkileyebileceğine ve uykunun gelecekteki müdahaleler için önemli bir hedef olabileceğini vurgulamışlardır.

 

Kaynak

Devamını Oku
30 Ekim 2019
Biliyor muydunuz?

Çocuklar Aynı Anda Kaç Dil Öğrenebilir?

Çocukların dil öğreniminde yetişkinlerden çok daha iyi olduğunu biliyoruz. Peki çocukların öğrenebileceği dil sayısının bir sınırı var mıdır?

Çocuklar aynı anda kaç dil öğrenebilir? Ya da yeni bir dil öğrenmeye başlamadan önce bir dilde ustalaşmaları gerekiyor mu? Aynı anda iki veya daha fazla dil öğrenmeye çalışmak çocuklar için çok mu zorlayıcı olur?

 

Çocuklarını iki dilli veya daha çok dil öğreterek yetiştirmeyi düşünen ebeveynler genelde bu soruları sorarlar. Bunları cevaplamak çok kolay değil elbette ama çocukların aynı anda birden fazla dil öğrenebildiğini ve çift dilli olmanın onlara çok büyük yarar sağladığını biliyoruz.

 

Çocukların dil öğrenimi konusunda aile en önemli faktördür ve bütün aileler birbirinden farklıdır. Farklı dil kombinasyonları, farklı konumlar, farklı koşullar… Çocukların aynı anda kaç farklı dil öğrenebileceği ise bütün bu faktörlere bağlıdır. Aslında yukarıda sorduğumuz bütün soruların cevapları aileden aileye de değişir. Gelin birlikte farklı aile yapılarındaki dil öğrenme süreçlerini inceleyelim!

 

Ebeveynlerin konuştukları dil önemli!

Bir çocuğun kaç dil konuşabileceği öncelikle ailede konuşulan dillere bağlıdır. Çocuk zamanın çok büyük bir kısmını evde geçireceği için genellikle ailesinden duyduğu dilleri öncelikli olarak ve hızlı bir şekilde öğrenir.

 

Yaşadıkları toplumun dilini konuşan tek dilli ebeveynler için ise çocuklarına yeni diller öğretmek biraz daha zor olabilir. Bunun nedeni ise çocukların öğrenecekleri dillere daha az maruz kalmalarıdır. Her ne kadar zor olsa da yeteri kadar emek ve zamanla bu da başarılabilir. Çocuklarına aynı anda birden fazla dil öğretmek isteyen tek dilli ebeveynler, bu süreci kolaylaştırmak için farklı yöntemler deneyebilirler. Bu yöntemler arasında çocuğu çift dilli bir okula göndermek veya iki dil konuşabilen bir dadı tutmak sayılabilir.

 

Bütün ebeveynler içinde en şanslı gruplardan biri evde farklı bir dil konuşan gruptur. Bu tür ailelerde büyüyen çocuklar aynı anda iki dil öğrenmek için büyük bir fırsat yakalarlar. Bu çocuklar evlerinde ve okullarında aynı anda iki farklı dil öğrenebilir ve bu iki dilde de oldukça iyi seviyelere gelebilirler. Bu iki dile ek olarak, okullarında da üçüncü bir yabancı dil öğrenebilirler.

 

Her bir ebeveynin evde farklı bir dil kullanması durumunda çocuk aynı anda iki dile maruz kalarak büyür ve doğal olarak bu iki dili de öğrenebilir. Her iki ebeveyn de aynı dili konuşsa bile, birden fazla dil bilen bir ebeveyn çocuğuna ek bir dil öğretmek için yeterli olabilir.

Yurt dışında yaşayan ve her bir ebeveynin birçok dil bildiği aileler çocukların birden fazla yabancı dil öğrenerek büyümeleri için en iyi şansları olabilir. Örnek vermek gerekirse; ailedeki annenin ana dili Fransızca, babanın ana dili ise İtalyanca olsun. Bu ebeveynlerin anlaşabileceği ortak dil de İngilizce olursa, bu ailede büyüyen bir çocuk; evde konuşulan dil, annenin ana dili ve babanın ana dili olmak üzere üç dile de maruz kalabilir. Bu durumda bir de eğer bu aile, konuşulan dilin bu üç dilden farklı olduğu bir ülkede yaşıyorsa burada büyüyen çocuk bir de okulda ve gündelik hayatında dördüncü bir dile maruz kalabilir. Bu durum aileler ve çocuklar için az rastlanan bir durum olmasına karşın birçok farklı dil öğrenerek büyümek için zor bulunur bir fırsattır.

 

Çocuklar çift ya da daha fazla dilli olarak yetiştirilebilir. Ama bu durum hem çocuk için hem aile için zaman zaman farklı sorunlar ortaya çıkarabilir.

 

Peki aynı anda birden fazla dili öğrenerek büyüyen çocuklar ne gibi sorunlarla karşılaşabilirler?

Dil öğrenme süresinde en önemli olan iki faktör maruz kalma ve devamlılıktır. Eğer bir çocuk bir dile yeteri kadar maruz kalamazsa akıcı bir şekilde konuşmayı başaramayabilir. Eğer bir aile çocuğunu çift dilli yetiştirmeye karar verirse öncelikle çocuklarının bu dile yeteri kadar maruz kalacağından emin olmalıdır. Bunun yanında aileler, dil öğrenme süresinde çocuklarını kitaplar veya o dildeki çizgi filmler gibi farklı kaynaklarla desteklediklerinden de emin olmalıdırlar.

 

Eğer siz de çocuğunuzu farklı diller öğreterek büyütmek istiyorsanız öncelikle kendi ailenizi, konuştuğunuz dilleri ve diğer tüm faktörleri dikkatli bir şekilde düşünmelisiniz. Her ne kadar bazı şartlar çocuklarda dil öğrenimini zorlaştırsa da farklı diller bilmenin çocuklar üzerindeki sayısız faydasını bu konuda düşünürken hesaba katmanız size yardımcı olacaktır.

Kaynak

Devamını Oku
18 Eylül 2019
Biliyor muydunuz?

Müzik Enstrümanı Çalmak Beyinde Şölen Etkisi Yaratıyor

Anita Collins müzik enstrümanı çalmanın beynimizde nasıl bir etki bıraktığını anlatıyor.

Müzik dinlediğinizde beyninizin farklı bölgeleri birbirine bağlanıyor ve aktif hale geliyor. Enstrüman çaldığınız zaman ise durum tam olarak bir vücut-beden egzersizine dönüyor. Peki tam olarak beyinde neler gerçekleşiyor? Anita Collins videoda bu soruyu cevaplandırıyor ve enstrüman çalarken beyinde havai fişeklerin nasıl ortaya çıktığından ve bu durumun uzun süreli etkilerinden bahsediyor.

Şu anda bir enstrüman çalmıyorsanız da bu videoyu izledikten sonra bu doğrultuda bir isteğiniz oluşabilir. Hiçbir şey için geç değil!

Kaynak

Devamını Oku
17 Eylül 2019
Biliyor muydunuz?

Daha İyi Hissetmek İçin: Uykunuzun Kalitesini Artırın!

Basit birkaç tavsiyeyle daha iyi uyuyun, daha iyi hissedin!

Uyku, sağlıklı bir hayat için en önemli noktalardan biri. Öyle ki hem psikolojik hem de fiziksel sağlımızın üzerinde önemli etkilere sahip. Uyku düzeniniz normalinden farklı olabilir ya da az uyuduğunuz da kendinizi daha iyi hissediyor olabilirsiniz. Ama doğruluğu tartışılamayacak bir nokta var: İyi bir gece uykusu, sağlıklı beslenmek ve düzenli egzersiz yapmak kadar önemli.

Yapılan araştırmalar kötü bir uyku düzeninin, hormonlarınızdan beyin fonksiyonlarımızın çalışmasına kadar pek çok şeyi etkilediğini gösteriyor. Ayrıca hem yetişkinlerde hem çocuklarda kilo alma ve hasta olma ihtimalini de artırıyor. İyi bir uyku düzeni ise tam tersi şekilde sizi daha sağlıklı bir birey yapabilir. Son yıllarda hem uyku miktarında hem de kalitesinde ciddi miktarda düşüş olduğu görülüyor. Hayatınızı daha iyi bir hale getirmek, kilo vermek, sağlık problemlerinden kurtulmak… Uyku kalitenizi attırmak için pek çok sebebiniz olabilir. Önemli nokta ise bunu nasıl başaracağınızdır.

Gelin uykunuzun kalitesini artırmak için uygulaması çok kolay, etkisi çok büyük olan tavsiyelere göz atalım.

Gün içinde parlak ışığa maruz kalma oranınızı artırın!

Vücudumuzun sirkadiyen ritmi olarak da bilinen doğal bir saati vardır. Bu ritm; beynimizi, hormonlarımızı, tüm vücudumuzu etkiler. Uyanık kalmamızı sağlar ve uyku vakti geldiğinde vücudumuzu uyarır. Gün içinde aldığımız güneş ışığı ya da parlak ışık vücudumuzun sirkadiyen ritmimizin sağlıklı kalmasını söyler. Bu şekilde gün içindeki enerjimiz ve uykumuzun kalitesi yükselir. Özellikle uykusuzluk sorunu yaşayan insanlarda, gündüz parlak ışığa maruz kalma süresi artıkça uykuya dalma süresinin azaldığı görülmüştür.

Gün içinde parlak ışığa maruz kalma oranınızı artırın!

Vücudumuzun sirkadiyen ritmi olarak da bilinen doğal bir saati vardır. Bu ritm; beynimizi, hormonlarımızı, tüm vücudumuzu etkiler. Uyanık kalmamızı sağlar ve uyku vakti geldiğinde vücudumuzu uyarır. Gün içinde aldığımız güneş ışığı ya da parlak ışık vücudumuzun sirkadiyen ritmimizin sağlıklı kalmasını söyler. Bu şekilde gün içindeki enerjimiz ve uykumuzun kalitesi yükselir. Özellikle uykusuzluk sorunu yaşayan insanlarda, gündüz parlak ışığa maruz kalma süresi artıkça uykuya dalma süresinin azaldığı görülmüştür.

Akşamüstünden sonra mavi ışığa maruz kalma sürenizi azaltın!

Gün içinde ışığa maruz kalmak pek çok açıdan bize fayda sağlıyor ama diğer yandan akşamüstünden sonra maruz kalınan ışık pek çok dezavantaja sahip. Eğer akşamüstünden sonra hala çok fazla parlak ışığa maruz kalırsanız beyniniz hala gündüz olduğunu düşünüyor. Ayrıca bu ışık, derin bir uykuya dalmamıza ve rahatlamamıza yardım eden melatonin hormonun oranını da azaltıyor. Özellikle elektronik cihazlardan gelen mavi ışık bu noktada sizin için en zararlı ışık olabilir. Akşamüstünden sonra mavi ışıktan korunmak için elektronik aletlerden olabildiğinde uzak kalabilir ya da en kötü ihtimalle cihazlarınızı gece modunda kalabilirsiniz.

Düzensiz veya uzun gün içi kestirmelerinizi azaltın!

Her ne kadar gün içindeki kısa kestirmelerin yararları olsa da çok uzun veya düzensiz olan kestirmeleriniz uykunuzu olumsuz etkileyebilir. Gündüz uyumak vücudunuzun saat algısını değiştirebilir ve bu da gece uyumanızı engeller. Yapılan bir çalışmada belirli bir grup insana gün içinde uyumaları için izin verilmiş ve bu uykunun onları sonraki gün boyunca daha yorgun bir hale getirdiği tespit edilmiş. Bu konuda dikkat edilmesi gereken nokta ise uyku süresi. 30 dakika ve daha az uykular beyin fonksiyonlarının gelişmesine yardımcı olurken daha uzun uykular uyku kalitenizi olumsuz etkiliyor.

 

Düzenli bir uyku zinciri oluşturmayı deneyin!

Vücudumuzun gün doğumu ve batımı arasında düzenli olarak çalışan belirli bir saati vardır. Uyuma ve uyanma sürelerinizin tutarlı olması bu saatin doğru çalışmasına yardım eder ve uyku veriminizi artırır. Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre hafta sonu geç uyuyarak uyku düzenlerini bozan katılımcıların gün içinde kendilerini daha yorgun hissettikleri gözlemlendi. Bunu sağlamak için belirli bir süre alarm kurmayı deneyebilirsiniz. Bir süre sonra alarmsız da uyanabileceğinizi göreceksiniz.

 

Yatak odanızda değişiklikler yapın!

Yatak odanızın çevresi ve mobilyalarınızın duruşu uykunuzun kalitesini etkileyebilir. Odanızın sıcaklığı, ses, dışarıdan gelen ışıklar… Pek çok araştırma sonucu; dışardan gelen trafik seslerinin, uykunun kalitesini ciddi derecede azalttığını gösteriyor. Dışarıdan gelen sesleri azaltıp doğru ışığı ayarladığınızda çok daha kaliteli bir uykuya sahip olacağınıza emin olabilirsiniz.

Yatak odanızın sıcaklığı sandığınızdan daha önemli!

Vücut ve uyuduğunuz odanın sıcaklığı uykunuzun kalitesini artırmada sandığınızdan çok daha önemli. Özellikle tatile gittiğiniz zamanları düşünürseniz oda sıcaklığının yüksek olduğu bir ortamda uyumamın çok daha zor olduğunu anlayabilirsiniz. Uygun sıcaklık her insan için farklılık gösterebilir ama çoğu kişi için uygun sıcaklık 20 °C.

Günlük egzersiz yapın ama uyumadan hemen önce değil!

Egzersiz yapmak uykunuzun kalitesini artırmak için uygulanabilecek en iyi yöntemlerden biri. Düzenli yapılan egzersizler pek çok açıdan uykunuzun kalitesini artırırken uykusuzluk semptomlarını da azaltır. Yetişkinlerle yapılan çalışma düzenli egzersiziniz uykuya dalma süresini neredeyse yarı yarıya azalttığını ve 41 dk fazladan uyku sağladığını göstermiştir. Gün içinde yapılan egzersizler uyku kalitesini artırmasına karşın uyumaya yakın yapılan egzersizler uyku problemleri yaşamanıza neden olabilir. Egzersiz yapmak, adrenalin ve epinefrin gibi uyanıklığınızı artıran hormonların salgılanmasına neden olur.

Günümüzde pek çoğumuz sağlıklı bir uyku düzenine sahip olmanın öneminin farkında değiliz. Sağlıksız bir uyku düzeni, obezite riskinde kalp hastalıklarına kadar pek çok ciddi soruna neden olabileceği gibi kaliteli bir uyku düzeni de bizi bu sorunlardan koruyabilir. Belki bu tavsiyeler uykunuzun kalitesini artırma yolunda size yol gösterebilir.

 

Kaynak

Devamını Oku
11 Eylül 2019
Biliyor muydunuz?

Beynimizin Yüzde Kaçını Kullanıyoruz?

Hayatınızda mutlaka bir kez dahi olsa birisi size beyninizin sadece %10’unu kullandığınızı söylemiştir. Bu, fen bilgisi öğretmeniniz de olabilir arkadaşınızda. Sadece Türkiye’de değil diğer ülkelerde de çok yaygın olan bu inanışın bilimsel bir gerçekliği yok.

 

2014’de yayınlanan Lucy adlı filmde, ilaç kullanarak beyninin kalan yüzde doksanını kullanan bir kadın doğaüstü yeteneklere sahip olmuştu. Amerika’da insanların yüzde altmış beşi, fen bilgisi öğretmenlerinin yarısı insanların beyninin yüzde onunu kullandığını düşünüyor. Daha ilginci ise 1998 yılında yapılan bir çalışmaya katılılan psikoloji öğrencilerinin 3’te 1’inin bu inanca sahip olduğu ortaya çıktı. Peki bu inanç niye bu kadar yaygın?

 

1890’larda, William James, “Çoğumuz zihinsel potansiyelimizi kullanmıyoruz.” demişti. James’in niyeti, beynin kullanımına dair bir kısıtlama değil, insanları beynini daha çok kullanmaya zorlamaktı. Harvard psikoloğu olan James’I yanlış yorumlamak bir asırdan fazla süre gelen bir kavram yanılgısına yol açtı.

 

Bu kavram yanılgısını bilimdeki başka düşünceler de beslemiş olabilir. Nöronların beynimizin %10’unu oluşturuyor olduğu inancı bu yanılgıya yardımcı olmuş olabilir. Ayrıca bilim insanları uzun süre boyunca bizdeki ön lopların ve yan loplardaki geniş bir alanın amacını anlayamadı. Hasar görmeleri, motor ya da duyusal kayıplara neden olmadığından, uzmanlar hiçbir işe yaramadıkları sonucuna vardılar. Onlarca yıl bu bölgeler işlevlerinin tanımlanması zor olan sessiz bölgeler olarak adlandırıldı. O zamandan bu yana, yeni beyin görüntüleme yöntemleri ile bu bölgelerin yönetici ve bütünleştirici yetenekleri vurguladığını öğrendik. Bu bölgeler, soyut akıl yürütme, tasarlama, karar kıyaslaması ve durumlara uyum sağlama için çok önemli.

 

Beynin 9/10’unun kafatasınızın içinde öylece beklediği düşüncesi, beynin nasıl enerji kullandığı hesaplandığında mantıklı değil. Beynimiz vücudumuzun %2’sini oluştururken enerjimizin %20’sini harcar. Diğer canlılara oranla oldukça fazla enerji tüketen beynimizin sadece 1/10’unu kullanması mantıklı değil.

 

Beynimizin harcadığı enerji oranı, gelişen beyin görüntüleme yöntemleri ve bilimsel çalışmalar beynimizin sadece %10’unu kullanmadığımızı açıkça gösteriyor.

Kenneth L. Higbee & Samuel L. Clay (1998) College Students’ Beliefs in the Ten-Percent Myth, The Journal of Psychology: Interdisciplinary and Applied, 132:5, 469-476, DOI: 10.1080/00223989809599280

Kaynak

Devamını Oku
19 Ağustos 2019
Biliyor muydunuz?

Zihin Haritası Nedir?

Zihin haritası tüm bilişsel işlevlere, özellikle bellek, öğrenme, yaratıcılık ve analizlere uygulanabilen görsel bir düşünme aracıdır.

Zihin haritalama, görüntü, renk ve görsel-mekansal düzenlemenin farklı bir kombinasyonunu içeren bir süreçtir. Bu teknik, daha fazla fikir edinmek için beyindeki ilişkileri tetikleyen anahtar kelimeler kullanarak düşüncelerinizi belirleyen bir düşünme aracıdır.

Zihin haritaları elle veya iMindMap gibi bir yazılım kullanılarak çizilebilir. Bir zihin haritası oluştururken, haritanın merkezi görüntüsü, dalları, renkleri, anahtar kelimeleri ve görüntüleri de dahil olmak üzere göz önünde bulundurulması gereken birkaç unsur vardır. Şimdi bunlara bir bakalım…

Kaynak

Devamını Oku
7 Ağustos 2019
  • 1
  • 2
Son Eklenenler
  • Emrehan Halıcı, Hürriyet Gazetesi’nden Zeynep Bilgehan ile Röportaj Yaptı.
    Emrehan Halıcı, Hürriyet Gazetesi’nden Zeynep Bilgehan ile Röportaj Yaptı.
    ‘Mutlu sonlu' soruların Guinness rekorlu...
  • Emrehan Halıcı Guinness Dünya Rekorlarına Adını Yazdırdı!
    Emrehan Halıcı Guinness Dünya Rekorlarına Adını Yazdırdı!
    Halıcı Bilgi İşlem A.Ş. Yönetim Kurulu ve...
  • “28. TBD-HALICI Bilgisayarla Beste Yarışması”na Başvurular Başladı!
    “28. TBD-HALICI Bilgisayarla Beste Yarışması”na Başvurular Başladı!
    Türkiye’nin en uzun soluklu müzik yarışması...
  • ONEDİO – Öğrenme Hızını Artırmayı Ona Bırakın: GriCeviz Uygulaması ile Eğitimde Zeka Oyunları Dönemi Başlıyor!
    GriCeviz ile yepyeni bir deneyim yaşamaya...
  • Milli Eğitim Bakanlığı GriCeviz Pilot Uygulama Raporu Yayınlandı!
    Milli Eğitim Bakanlığı GriCeviz Pilot Uygulama Raporu Yayınlandı!
    GriCeviz Bilişsel Beceri ve Zihinsel Gelişim...
Kategoriler
  • Basında GriCeviz
  • Biliyor muydunuz?
  • Bizden Haberler
  • Genel
  • Haber
  • Öneriler
Etiketler
akıl akıloyunları beste beyin beyinsporu bilim bulmaca corona covid-19 eba emrehanhalıcı evdeneğitim eğitim eğitmeneğitimi gelişim genetik griceviz korku lansman meb meslekilgi milliyet milliyetçocuk Millî Eğitim Bakanlığı müzik newton pilot çalışma postabulmacaeki psikoloji rapor sosyal medya tarih türkiyezekavakfı uyku uzaktaneğitim viral yarışma zeka zekaoyunları zihin ziyaselçuk çocuk öğrenci öğrenme öğretmen

GriCeviz'i İndir!

*Satın alma gerektirmez. Sadece mobil platformlardan erişilebilir.

*Üye olmadan günlük egzersizlerinizi alabilirsiniz.

Bağlantılar
Meslekİlgi Modülü
Hakkımızda
Bilimsel Temel
GriCeviz Nedir?
Üyelikler
Yardım

Kullanıcı Sözleşmesi | Gizlilik Politikası

Copyright © 2022 Halıcı Bilgi İşlem A.Ş. Her hakkı saklıdır.